18 Kasım 2010 Perşembe

Günübirlik Yönetim Anlayışlarının Etkileri Üzerine

Peki dönmesin mi? Pekala dönsün, hepimiz güzel futboldan, fair play ‘den memnun kalmaz mıyız? Tabi ki kalırız. Ama bu bizim zamanımızı ve birçok şeyi beyhude tüketip yok etmesi anlamına gelmez. Tüketilen nedir?

Boşa harcanan paralar, Sadece cebi paralı sermayenin endüstriyel futbolu bilinçsizce kirletmesi ve çok kez hevesini aldıktan sonra hiçbir şey yokmuş gibi çekip gitmesi.

Çalınan umutlar, sen yılların takımlarını çivi çakmadan günlük sportif başarı odaklı takımlar haline getir.

Başarısızlık olmayacak mı dır ? Olacaktır, Futbol bir oyundur bir kazananı olduğu gibi kaybedeni de olacaktır. Ama her şeyini değil?

Paralar harcanmayacak mı dır ? Harcanacaktır. Benim param değil ne yaparlarsa yapsınlar ama birkaç geleceğe dönük proje veya fayda getiren iş yapsınlar. Endüstriyel futbol öldüren cazibe mi dir?

Bilinçsiz kodaman yönetimler, Finans gücü ile günlük aldatan sevindiren yönetim bit.


14 Eylül 2010 Salı

% 100 FUTBOL GENİ JARİ LİTMANEN

Bazı futbolcular vardır : Onlar bir nevi takımlarının öznesi ve yüklemidir.Yani takımları x ve arkadaşları diye tanıtılabilir.İşte Jari Litmanen’li  Filandiya için bunu söyleyebiliriz.Dennis Bergkamp ve Hami Mandıralı 10 numaralı formayı giyen en sevdiğim futbolculardandır.Onun son dönemlerini izlesem de Roberto Baggio da tarzıyla 10 numaraların futbol ikonlarındandır.



1971 doğumlu % 100 aile futbol genlerine sahip Litmanen Finlandiya futbolunda belli bir noktaya ulaşır.1992 Fin Mypa’ dan Hollanda futbolunun devi Ajax’a transfer olur.Ajax takımında Barcelona’ya gittiği 1999 yılına kadar 155 maça çıkar ve filelere 87 gol bırakır.O tam hücuma dönük bir 10 numaradır.Ajax’ taki ilk sezonunda Bergkamp’ın gölgesinde kalır.Bergkamp’ın gidişinin ardından 10 numarayı sırtına geçirir ve Ajax forması ile efsaneleşir.Yine Ajax yıllarında bazı hayranları onu sahadaki büyüleyiciliğinden dolayı Merlin* diye çağırırlardı. 1999’da yolları hocası Luis Van Gaal ile Barça’da kesişir. Şanssız başlayan Barcelona kariyerinde Van Gaal’ın kulüpten ayrılıp Serra Ferrer’ in hocalığa getirilmesiyle forma şansı azalır. Bunun üzerine Jari Ocak 2001 Liverpool’a transfer olur. Dönemin Liverpool Menajeri Gerard Houllier transfer için şimdiye kadar yaptığımız en heyecan verici Transfer diyerek Litmanen de övgüyle bahseder. Liverpool 2001 yılında Worthington Cup, FA Cup ve UEFA Kupasını kazanır ama Litmanen bu 3 finaldede sakatlığından dolayı forma giyemez.2002 yılında tekrar Litmanen (Merlin ) efsaneleştiği yuvasına yani Amsterdam şehrine dönüş yapar.2004 e kadar sürecek Ajax dönüşü de Litmanen’e eski günleri getirmez. Lahti, Hansa Roctock, Malmö ve Fulham’ da istikrarsız sezonlar birbirini izler.2008 yazında doğduğu şehrin takımı FC Lahti’ye son kez dönüş yapar.Fin futbolunun en büyük yıldızı halen Veikkausliiga (Finlandiya Premier Ligi) da futbol yaşantısını sürdürüyor. A Milli Futbol takımımızın Euro 2000(Avrupa Şampiyonası ) elemelerinde 1998 yılında Türkiye de oynanan maç ta Jari Litmanen ve arkadaşlarının Finlandiya’sı bizi mağlup ederek üzmüşlerdi. Neyse ki : Finlandiya da ki maçta bunu telafi ederek Euro 2000 Hollanda-Belçika biletini kapmışlardı.Fin yıldız uzaktan şutları büyüleyiciliği unutulmaz bir futbol efsanesi olarak hatırlanacak.

4 Temmuz 2010 Pazar

Joachim Löw, İyi Futbol ve Almanya


Beyazlı takım her bölgeyi daraltıyordu. Maradona’nın Arjantin’i klasik çubuklu mavi beyaz formaları ile sahadaydı; ama beden olarak. Beyazlı takım her nokta da basıyor tangocuların 3 silahşorlarını(Messi, Tevez, Higuain ) 3 gezginlere dönüştürüyordu. Arjantin orta sahasının yarattığı boşlukları beyazların teknik oyuncuları Schweinsteiger ve Mesut Özil ile hakimiyet altına aldılar. Düz beyaz forma giyen takım Joachim Löw ün hocalığını yaptırdığı Alman panzerlerinden başkası değildi. Ama bu takım yıllardır seyrettiğimiz Alman takımından farklı özelliklere sahipti. Daha önceki turnuvalarda Almanya takımının namlı ve yaşlı oyuncuları vardı. Şimdi ise genç bir ekipler ve çok tanınmış isimler değiller. İşte bu Joachim Löw’ün genç ekibi katı Alman disiplinine sahip ama biraz da jogo bonito ya yakın oynuyor. Dün Löw’ün Almanya’sı iki yarıda da oyunu iyi daralttı. Orta sahası, boş alanlardaki pas trafiğini iyi yönetti. Kanat bloğu da iyi savunma yaptı. yeterince bindirme de bulundular. Bilhassa takım kaptanı Philip Lahm sağdan bindirmeleriyle Arjantin sol tarafını yıprattı. Mesut ve Schweinsteiger attığı final pasları ile Podolski ve Klose ikilisini iyi besleyince, hücum hattı da bu pasları çerçeveden geçirince burada biz futbolseverlere Panzerlerin iyi oyununu ve galibiyetini konuşmak kaldı. Maç bittiğinde Panzerler aldıkları 4–0 galibiyetle yarı finali bekliyorlardı.
Arjantin takımı erken golü yediği için sadece hücumu düşündü. Bu bölgede çabuk değildiler ve yeterince çoğalamadılar. Bu durum Almanların ekmeğine yağ sürdü. Savunmada değil orta saha da boş alan bırakmaları feci sonlarını hazırlayıcısıydı.
Son dakikalarda TV kamerasının kadrajına Maradona’nın vay be Diego çeyrek finalde adios diyorsun, turnuvaya göz göre göre veda ediyorsun, maç gidiyor diyen gözleri dolu üzgün yüz ifadesi yansıyordu.

30 Haziran 2010 Çarşamba

Doldur Boşalt


Kaleyi hafif sağ çapraz gören bir noktadan serbest atış kullanacağım. Artık son dakikalar ve zaman tükeniyor. Topun sol tarafına doğru geçiyorum aslında inanmıyorum sağ ayağımın içi ile yapacağım kesme vuruş için ama belki maç bitmeden son fırsat deyiveriyorum. Kararım kesme şuttan yana kullanıyorum. Ellerim bellerimde inanarak vurmak istiyorum topa hakem düdüğümü bekleyin diyor. O anda konsantrasyonum dağılıyor. Son anda kendimi toplayayım en azından auta çıkmamalı bu top dönene filan vururlar bir şans daha olur diye barajın boş yerine yakın kesme denemek üzere topa vuruyorum. Açıyı ve şiddeti ayarlayamıyorum. Top kale arkası tribünün önündeki güvenlik görevlilerinin önüne düşüyor. O anda bir uğultu kopuyor kıyamet koparcasına… Bu pozisyondan sonra mücadele edecek gücüm yok.
4. hakem uzatma dakikalarını gösteriyor. Ve şuursuz doldur boşaltlara başlıyoruz. Şu gönlümün garip sarayında uzatma dakikalarında ki gibi şuursuz bir yüklenme sezinliyorum. Duygusal lobuma tüm hatları ile yükleniyorum. Sen de mi mantık diyorum, bari sen değme gamlı yaslı göynüme diyorum. Bir kabustan uyanır gibi terli bünyem, bir ikindi uykusundan kalkmışlığım var beton gibi kafam.
Bir şeyler söylemek istiyorum söyleyemiyorum. Aşk, sevgi, şefkat gibi şeyler kopyala yapıştır yaşanmıyormuş. Herkes yazgısına az çok etki ediyor, birileri birilerinin hayatına farkında olsa da olmasa da iyi veya kötü yönde etki ediyor. Bir duygu yu dile getiremiyorum. Anlatamıyorum derdimi o öyle olmamalıydı, bu böyle olmamalıydı. tık tık saatler nefesler alınıyor, nefesler veriliyor bir yerlerde mutluluk kol gezerken, Bir yerlerde birilerin tarifsiz üzüntüleri var belki üzüntüyü hak etmiyorlar ama burası böyle hassas bir denge.
Sizi beğeniyorum klasik söylemi ne kadar yalın; ama yapılacak bir şey yok dostum öyle Romantizm her hücreye hâsıl olsaydı o havası olmazdı herhalde rutinizm gibi birşey olurdu. Dili olup ta anlatamayan bir insanım. Anlatmak zor bazı şeyleri ya anlatamıyorum ya da anlayamadığımdan anlatamıyorum.
En iyisi hayata balıklama dalmak, Nasılsa yaşamak…
Voltaire der ki; ihtiraslar, geminin yelkenlerini şişiren rüzgardır: bazen gemiyi batırdığı olur, ama onsuz gemi yerinden kımıldayamaz.

29 Haziran 2010 Salı

TRT Spikeri : Uruguaylı hakem Tarihe geçtin.

Frank Lampard: Hoca buz gibi golü yedin be
gözüne dizine dursun ((











2010 Dünya Kupası 2. tur maçı Almanya-İngiltere

Evet maçta Almanya 2-1 galipken Lampard ın nizami golü verilmedi ve sonra maçı anlatan ;

TRT Spikeri: Uruguaylı hakem tarihe geçtin. Lampard öyle bakıyorsun ama ataların 40 yıl önce seviniyorlardı.)))))
diyerek ekran başındaki bizleri düşündürerek güldürüyordu. )))))

Evet, Kupa tarihi derki ; 1966 Dünya Kupası finalinde İngiltere çizgiyi geçmeyen topla Almanlara karşı 3-2 öne geçiyor ve 4-2 lik sonuçla İngiltere Dünya kupasını kazanıyordu.


Burdan Anlıyoruz ki ; Kasap döner sap döner bir gün hesap döner.))))














İber Kapışması Güzel Oldu,İspanya çeyrek finalde.


Dünya Kupası 2. Turunda İber yarımadasının iki güçlü temsilcisi İspanya ve Komşusu Portekiz kozlarını paylaştı.1.bölge de iker casillas,puyol, ikinci bölgede xavi,iniesta 3. bölge de torres,villa dünya harikası topçulara sahip İspanya Christiano Ronaldo ve Arkadaşlarının Portekizini kelimenin tam anlamıyla nakavt etti.
İki takımında iyi futbolla kazanmayı arzuladığı maçta Portekiz kalecisi Eduardo devleşti.Torres in kötü olduğunu gören Del Bosque Lorente ile doğru kan değişikliğine gitti ve Villa turu getiren golü Portekiz ağlarına bıraktı.Gol den sonraki yarım saatte Christiano Ronaldo dan bi numara beklediysek te sanki Ronaldo la liga dan sıradan bir maç oynuyormuşcasına rahat bir şekilde oynamaya devam etti.Şunu söylemek gerekir ki: Sağbek Bosingwa ve hucüm da Nani nin yokluğu Portekizin negatif bir ayrıntısı olarak gözüküyordu.

Ve İspanyol boğaları güzel bir karşılaşmanın ardından çeyrek finale yükseldiler.

27 Haziran 2010 Pazar

Dünyada Çok Yerdesin Denizin Çocuğu ...




1971 Kasımında Hopanın Pançol köyünde müziği ve duruşuyla hayatımızdan iz bırakarak geçecek gerçek bir müzisyen doğdu.
O dünyada bir yerdeyim diyordu şarkılarında ama artık birçok insanın kalbinde yaşıyor.Gerçekten şarkılarla geçiyor aramızdan..,Ella ella,Narino ve hayde ile coştururken Ben Seni Sevduğumi,Denizde kararti var şarkıları ile hüzünlendiriyor.
Bu hayat böyle mi olur derken askıda yaşatıyor.Şarkılarının değerini dinledikçe anlıyoruz.
Yöresel müzik yapan evrensel bir insanın şarkılarını dinliyoruz.2005 yılında kaybettik ne yazık ki seni ama şarkılarınla,video görüntülerinle hep içimizde yaşıyorsun.
Şimdi bizler bir yerlerden bir yerlere gidiyorken "İşte Gidiyorum" şarkının melodisini duyduğumuzda ruhen bir yerlerden başka bir yerlere gidiveriyoruz.

26 Haziran 2010 Cumartesi

Ya Seve Seve Ya Seve Seve Suadiye çıkamadı profesyonel lige.

1966 yılında kurulan(amblem deki bilgiye göre) bu takımın en büyük özelliği nüfusa göre seyirci sayısındaki fazlalıktı.Gerçi bunlara seyirci demek adamlara hakaretti maçın skoruna etki edecek atraksiyonlarda bulunmuyorlar desek yalan olurdu.Yeşil beyaz renklere sahip bu takımın adı Suadiye Belediyespor du.Kocaeli amatör liginde fırtınalar estirirdi.90 lı yıllarda benim çocukluk yıllarımda takım diğer beldelerin(Maşukiye,Derbent,Arslanbey) sahalarında antrenman ve maçlarını oynuyordu.Amatör liglerde bu zor koşulları yaşayan tek takım değildiler ama hatırı sayılır bir taraftara hitap ediyorlar ve futbollarıyla da prestij sahibiydiler.

2000 yılında organize sanayi bölgesinin bittiği kanal denilen yerde kanalın diğer yakasında beldenin sınırında yani kendi kendine deplasman olan yerde de olsa yeşil beyazlı Kartepe Kaplanlarının bir futbol mabedi olmasa da ihtiyaçlarını karşılayacak ve aynı zamanda maçlarını oynayacak bir toprak sahaları oluyordu.Bu süreç te güçlü yönetim,iyi kadro ve Uğur Soykan hoca önderliğinde 2002 sezonuna kadar başarılı sonuçlara imza atılıyordu.2002-2003 sezonunda takımın başına İzmitin en iyi teknik direktörlerinden Akif Arslan getiriliyor ve Hocanın istediği futbol felsefesine uygun birkaç yama transfer ile takım güçlendiriliyor ve 1.amatör kümeye hazırlanılıyordu.O sezon döneminin en iyi jenerasyonlarının topçularının da olduğu takım şampiyon oldu.Sonraki yıllarda Amatör lig standardına göre paralı yönetimler geldi.Profesyonel ligden topçular getirildi.amatör de kafaya oynandı ama terfi müsabakalarında başarılı olunsa da final maçlarında kaybedildi.Bir Kızılyıldız,Bir Partizan Belgrad,bir MTK Budapeşte idi Suadiye Belediyespor Amatör liglerde başarılı oluyor terfilerde hezeyanlar,çöküntüler geçiriyordu.Vuslatı seneye terfi maçlarına bırakıyordu.



2009 Suadiyespor


Taraftar her zaman yanındaydı takımının ama taraftar da ikiye bölünüktü. Bir tarafta beldenin çocukları oynasın yazık verilen paralara onları izleyelim diyen muhalifler ve Bir tarafta büyük transferler yapıp zirveye oynayalım diyen ve bu konuda başarılı olan benim deyimimle terficiler vardı.Bu ikiye bölünmüşlüğe rağmen 7 bin nüfuslu Suadiye beldesinin futbol takımını 150 civarı kemik bir taraftar kitlesine sahipti.Prestijli maçlarda bu seyirci 500 ve daha fazla kişiyi bulabiliyordu.2003 yılından sonra eskisine nazaran daha çok uğraşıldı.İyi sahalarda anternman yapıldı maçlar izmit futbolunun havzası Mehmet Ali Kağıtçı(Eski Stad) ta oynandı.Mehmet Ali Kağıtçı sahasında 1000 civarında seyirciye oynanarak futbolcularla büyük bir atmosfer de 3. lig mücadelesine devam   edildi.                                                                                                                                                                                                                             
O yıllarda Yeşil beyazlılar adına akılda kalan en önemli hatıra ise River Plate-Boca Juniors takımlarının tribün rekabetine benzeyen stadyyum ambiansıydı.2003-2007 yıllarında ne finallerde kaybedilen terfilerin,ne Süper Amatör küme statüsü ne çıkıp bir nevi amatörün devler sahnesi olan çekişmeli süper amatör maçlarının Suadiye Belediyespor-Körfez Belediyespor maçları kadar çekiciliği vardı. Evet dünyanın en büyük derbilerine benzeyen bir amatör müsabaka daki en büyük özellik herkesin takımının formalarını,sweatlerini,penyelerini giymesi veya o renk te bir eşya giyinerek maça gelmesiydi.Bu futbol amatör lig de de olsa güzel oyuna dönüştü mü fabrika işçisinin vardiya değiştirmesine,kamyoncunun uzun yola çıkmamasına,Otobüs şoförünün insiyatif almasına musasebecinin bir günlüğüne de olsa işleri inceldiği yerden kopsuna bırakmasına sebebiyet veriyordu.2005 yılında: Meşalelerin aydınlattığı,Konfetilerin fırlatıldığı,bilindik tezahüratlar ile gırtlakların yırtıldığı Alparslan Türkeş stadın daki maç bir profesyonel müsabakayı aratmayacak düzeyde mücadele ve kaliteye sahne oluyordu.tıklım tıklım dolu stadta herkes oyundan memnun du ama herşey Körfez belediyesporlu Yüksel in golüne kadar güzeldi.son dakika da gelen gol sahayı ve tribünleri karıştırıyor etrafı yangın yerine çeviriveriyordu.Yaşanan olaylara rağmen hakem müsabaka yı tatil etmedi.90+3 te Suadiye Belediyespor Volkan ile bir gol buluyor ve müsabaka 1-1 eşitlikle sonuçlanıyordu.Alparslan Türkeş stadında evvelki yıl oynanan müsabaka da olaylı geçmişti.Maçın hakemi haftasonu 4. hakem çıktığı GS-FB derbisinde Hasan Şaş'ı ihraç eden Mustafa Çulcu'ydu.O karşılaşma da Türkiyenin sayılı hakemlerinden Çulcu karşılaşma da Suadiye aleyhine verdiği kararlarla futbolcu ve tarftarları çılgına çeviriyor ve müsabaka yüksek gerilimli bir ortamda kazasız belasız sona eriyordu.Şimdilerde 2. lig takımı olan Körfez Belediyespor la oynanan maçlarda Suadiye seyircisi kendi evindeki maçlarda tribünleri,stadyumu mini bir anfield road havasına kavuşturuyordu.2007 yılında Suadiye belediyespor Bursa da oynadığı terfi müsabakasında Tuzlaspor a eleniyorken, Körfez Belediyespor o yıl 3. lige yükseliyordu.


 
Nostaljik Suadiyespor (Kartepe Kaplanları )







 








2008 yılı Suadiye Belediyespor için iyi geçti.Akif Arslan Hoca ile başarılı bir sezonun ardından terfi müsabakalarına gidildi.Terfi müsabakasında yine karşılaşılan Tuzlaspor dan geçmiş sezonun intikamı alındı. ve 2. ayağın son maçında yani finalde Bolu şehir stadında Balıkesir büyük ilçelerinden Bandırmanın takımı Bandırmaspor ile karşılaşılıyordu.Bolu Şehir stadındaki müsabaka yı ben Üniversiteden yakın arkadaşlarımla seyrettim.Suadiye Belediyespor un oyun olarak üstün oynadığı müsabakanın 2. devresinin başında 8 numaralı oyuncu gereksiz bir sarı kart görüyor ve çift sarı dan oyundan ihraç edilerek takımını 10 kişi bırakıyordu.Bandırmaspor golü buluyor ve Suadiyespor atakları sonuçsuz kalınca da Bandırmaspor aldığı bu 1-0 lık galibiyetle 3.lige yükseliyordu.Şimdilerde Üniversiteden bir arkadaşımızın, abimizin altyapı sorumluluğunu üstlendiği Bandırmaspor da bu sezon Jet Fadıl'ın ( Fadıl Akgündüz ) başkanı olduğu Siirt Jetpaspor'u safdışı bırakarak 2. lig de mücadelye hak kazanmıştır.
2009 yılında terfi de Eskişehir de Suadiyespor yine kaybetti.Ama hiç bir zaman 2008 yılında ki kadar profesyonel lige yaklaşılamadı.2009 yılında kulüp kasabanın merkezine yakın bir noktada heyrek yolunda suni çim futbol tesisine kavuştu.Kartepe : Kocaelinin güney bölümünü teşkil eden Samanlı dağlarının en yüksek tepesi 1600 m yüksekliğinde ve kış sporlarının yapılabildiği bir merkezdir.2008 yılında Kartepe eteklerindeki belediyeler ( Uzunçitlik, Uzuntarla, Eşme, Acısu, Maşukiye, Büyükderbent, Arslanbey, Sarımeşe ve Suadiye )
Köseköy beldesinin merkez olarak kabul edildiği Kartepe Belediyesine katılmışlar ve yeni bir ilçe Kartepe yi oluşturmuşlardır.Kartepe ilçesine bağlanma 1946 yılında kurulan Suadiye Belediyesini bitirir ve Suadiye Belediyespor da Suadiyespor olarak yoluna devam eder.Futbol ile iç içe olan kasaba halkı artık eski coşkusunu kaybetse de her sezon başı bir iddia ile yola çıkılmaktadır.
İşte o meşhur tezahüratı Suadiye çıkamadı profesyonel lige olarak söyleyiveriyorum.




Efsane Jenerasyon